22 Eylül 2012 Cumartesi

UNUTULMAZ ÖĞRETMEN: YOMTOV GARTİ


USTA ÖĞRETMEN YOMTOV GARTİ
Galata Saray Lise’sinin matematik öğretmeni rahmetli Mösyö Garti; Yomtov Garti, o kadar yaşlanmış ki, kulakları duymuyor. Kulaklarının duymaması ders anlatmasına engel değil. Değerli öğretmen matematik dersi anlatmayı seviyor. Bütün hayatı matematik eğitimiyle geçmiş. Fizik, kimya gibi derslere de girmiş ama asıl branşı matematik. Matematikte kendi adıyla anılan bir de kuramı var. Öğretmenimiz öğrencileriyle birlikte olmaktan mutlu. Okulda olmayı, ders anlatmayı ibadete dönüştürmüş. İyi öğrenciler yetiştirmekten, onları önemli makamlarda görmekten mutluluk duyuyor.
Yomtov öğretmen kadar şanslı öğretmen sayısı çok azdır. Şanstan ziyade hayatını öğretmenliğe bu denli istekle adayan öğretmen bulmak kolay değildir. Belki hayat koşulları bunu ona zorladı. İçindeki öğretmenlik aşkı, yaşadıklarının sonucu olarak ortaya çıktı. O kadar zevk aldı ki öğretmekten, bir süre sonra öğretmeyi hayatının vazgeçilmez ilkesi olarak gördü. Öğrenmek kadar, öğretmenin de güzel olduğunu fark etti.
Garti öğretmenin kendisi gibi öğrencileri de derse severek, isteyerek katılıyor. Bu öğrenciler elbette ki sayısal derslere ilgisi olan öğrenciler. Engin Ardıç gibi sözel öğrenciler Garti öğretmenden pek hoşlanmıyor. Engin Ardıç ve onun gibi öğrenciler Garti için “Anamızı ağlatırdı”der. Yıllar sonra Engin Ardıç açıklıyor, Garti’yi sevmezdim diyor. Aslında kendisinin Garti’nin anasını ağlattığından söz ediyor. Sayısal dersleri iyi olmayan diğer öğrenciler gibi Engin Ardıç da daha sonra hatasını anlar; öğretmenini sevemeye başlar.
Gençlik, toyluk derken yıllar geçer. Engin Ardıç, bir yazısında, ölüm haberini alınca Garti’nin ruhuna Fatiha okunmasını ister. Der ama şunu da ekler: “Sakın Gayrimüslime Fatiha okunur mu? tartışmasına girmeyin.” Ben Fatiha’mı okudum de geç. Niye ortalığı çamur atıp kirletiyorsun. Ne karıştırıyorsun kimin neyi tartışıp tartışmayacağını. Ardıç bu, ne yaparsanız yapın, huyu, karakteri değişmiyor. Değiştirmeye çalışanların hepsi hüsrana uğradı. Bir çamurla kurtulan, on çamurla bile işin içinden çıkamadı. Neyse…
Garti öğretmen o yaşlı haliyle bile uzunca bir süre ders anlatmaya devam eder. Duymayan, etrafında olanları yeteri kadar fark edemeyen yaşlı bir adam… Böyle bir öğretmen ancak Hababam Sınıfı’na yakışır denebilir. Ama değil… Bilgisiyle öğrencilerin hayranlığını kazanmış… Sevgisiyle gönüllere taht kurmuş… Bedeni yaşlanmış ama kalbini saran duygular yaşlanmamış. Gözleri iyi görmüyor, ayaklarını sürüyerek yürüyor. Tahtaya geçip tebeşiri eline aldığında artık karşınızda başka bir öğretmen var. Sayılarla dans ediyor, dansı en ince ayrıntılarına kadar, en iyi şekilde öğrencilerine öğretmekten büyük haz alıyor.
Ders bitiş zili çaldığında öğretmenler odasına gitmesi lazım.  Arkadaşlarıyla oturacak, iki laf edecek, bir bardak su içecek ama olmuyor. Sınıftan çıkıyor ancak ders zili çalıncaya kadar öğretmenler odasına ulaşamıyor.  Bir bardak suyunu içemeden tekrar sınıfa dönüyor.
Değerli öğretmenimiz Nisan 2011’de vefat etti. 96 yaşındaydı. Üç nesil öğretmenlik yapabilen ender öğretmenlerdendir. Galatasaray Lisesi bu kadar çok tanıyorsa Garti öğretmen gibi öğretmenler sayesinde. Lisesi’nin üç nesil öğrencileri bir araya geldiğinde Mösyö Garti’den söz eder. Ortak konu Garti öğretmenin nasıl bir öğretmen olduğudur. Dede olmuşsanız, torununuzun Mösyö Garti’den bir şey anlattığına tanık olursunuz. Garti bu gün bana kızdı! Mösyö Garti bana taktı! Bu cümleler dedeye de, babaya da tanıdık gelir.  
1940'dan bu tarafa kaç öğrenci okuttu kim bilir…  Hiçbir öğretmen Galatasaray Lisesi’nde Mösyö Garti kadar kalıcı olmamıştır. Okulun değişmeyen tek demirbaşı… Daktilo devri kapanmış, bilgisayar çağı başlamış. Garti öğretmen her zaman işlek zekâsıyla dimdik ayaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder