USTA ÖĞRETMEN YOMTOV GARTİ
Galata Saray Lise’sinin matematik öğretmeni rahmetli Mösyö Garti;
Yomtov Garti, o kadar yaşlanmış ki, kulakları duymuyor. Kulaklarının duymaması
ders anlatmasına engel değil. Değerli öğretmen matematik dersi anlatmayı
seviyor. Bütün hayatı matematik eğitimiyle geçmiş. Fizik, kimya gibi derslere
de girmiş ama asıl branşı matematik. Matematikte kendi adıyla anılan bir de
kuramı var. Öğretmenimiz öğrencileriyle birlikte olmaktan mutlu. Okulda olmayı,
ders anlatmayı ibadete dönüştürmüş. İyi öğrenciler yetiştirmekten, onları
önemli makamlarda görmekten mutluluk duyuyor.
Yomtov öğretmen kadar şanslı öğretmen sayısı çok azdır.
Şanstan ziyade hayatını öğretmenliğe bu denli istekle adayan öğretmen bulmak
kolay değildir. Belki hayat koşulları bunu ona zorladı. İçindeki öğretmenlik
aşkı, yaşadıklarının sonucu olarak ortaya çıktı. O kadar zevk aldı ki öğretmekten,
bir süre sonra öğretmeyi hayatının vazgeçilmez ilkesi olarak gördü. Öğrenmek
kadar, öğretmenin de güzel olduğunu fark etti.
Garti öğretmenin kendisi gibi öğrencileri de derse severek,
isteyerek katılıyor. Bu öğrenciler elbette ki sayısal derslere ilgisi olan
öğrenciler. Engin Ardıç gibi sözel öğrenciler Garti öğretmenden pek hoşlanmıyor.
Engin Ardıç ve onun gibi öğrenciler Garti için “Anamızı ağlatırdı”der. Yıllar
sonra Engin Ardıç açıklıyor, Garti’yi
sevmezdim diyor. Aslında kendisinin Garti’nin anasını ağlattığından söz
ediyor. Sayısal dersleri iyi olmayan diğer öğrenciler gibi Engin Ardıç da daha
sonra hatasını anlar; öğretmenini sevemeye başlar.
Gençlik, toyluk derken yıllar geçer. Engin Ardıç, bir
yazısında, ölüm haberini alınca Garti’nin ruhuna Fatiha okunmasını ister. Der ama
şunu da ekler: “Sakın Gayrimüslime Fatiha okunur mu? tartışmasına girmeyin.”
Ben Fatiha’mı okudum de geç. Niye ortalığı çamur atıp kirletiyorsun. Ne
karıştırıyorsun kimin neyi tartışıp tartışmayacağını. Ardıç bu, ne yaparsanız
yapın, huyu, karakteri değişmiyor. Değiştirmeye çalışanların hepsi hüsrana
uğradı. Bir çamurla kurtulan, on çamurla bile işin içinden çıkamadı. Neyse…
Garti öğretmen o yaşlı haliyle bile uzunca bir süre ders
anlatmaya devam eder. Duymayan, etrafında olanları yeteri kadar fark edemeyen
yaşlı bir adam… Böyle bir öğretmen ancak Hababam Sınıfı’na yakışır denebilir.
Ama değil… Bilgisiyle öğrencilerin hayranlığını kazanmış… Sevgisiyle gönüllere
taht kurmuş… Bedeni yaşlanmış ama kalbini saran duygular yaşlanmamış. Gözleri
iyi görmüyor, ayaklarını sürüyerek yürüyor. Tahtaya geçip tebeşiri eline
aldığında artık karşınızda başka bir öğretmen var. Sayılarla dans ediyor, dansı
en ince ayrıntılarına kadar, en iyi şekilde öğrencilerine öğretmekten büyük haz
alıyor.
Ders bitiş zili çaldığında öğretmenler odasına gitmesi
lazım. Arkadaşlarıyla oturacak, iki laf
edecek, bir bardak su içecek ama olmuyor. Sınıftan çıkıyor ancak ders zili
çalıncaya kadar öğretmenler odasına ulaşamıyor. Bir bardak suyunu içemeden tekrar sınıfa
dönüyor.
Değerli öğretmenimiz Nisan 2011’de vefat etti. 96 yaşındaydı.
Üç nesil öğretmenlik yapabilen ender öğretmenlerdendir. Galatasaray Lisesi bu
kadar çok tanıyorsa Garti öğretmen gibi öğretmenler sayesinde. Lisesi’nin üç
nesil öğrencileri bir araya geldiğinde Mösyö Garti’den söz eder. Ortak konu
Garti öğretmenin nasıl bir öğretmen olduğudur. Dede olmuşsanız, torununuzun
Mösyö Garti’den bir şey anlattığına tanık olursunuz. Garti bu gün bana kızdı!
Mösyö Garti bana taktı! Bu cümleler dedeye de, babaya da tanıdık gelir.
1940'dan bu tarafa kaç öğrenci okuttu kim bilir… Hiçbir öğretmen Galatasaray Lisesi’nde Mösyö
Garti kadar kalıcı olmamıştır. Okulun değişmeyen tek demirbaşı… Daktilo devri
kapanmış, bilgisayar çağı başlamış. Garti öğretmen her zaman işlek zekâsıyla
dimdik ayaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder