25 Eylül 2012 Salı

GALATASARAY LİSESİ'NE HAKSIZLIK


GALATASARAY LİSESİ MASONLARA YUVA YAPILDI
“Sevgili babacığım, önce selam eder ellerinden öperim. Nasılsın, iyi misin? Beni soracak olursan hamdolsun iyiyim. Sana bu satırları gaz lambasının ışığında, siperde yazıyorum… ”  
Eski mektuplar buna benzer cümlelerle başlarmış. Çanakkale şehitlerinin ailelerine yazdığı mektuplardan birini hatırlıyorum; “Sevgili Valideciğim,” diye başlıyor, her satırı okuyanı gözyaşlarına boğuyordu. 
Nereden aklıma geldi bunları yazmak? Geçenlerde bir yazı okudum: Çanakkale Savaşları’nda ölen çok sayıda eğitimli insan var. Eğitimli, eğitimsiz, savaşlarda ölen herkes çok değerli, herkes bir ananın evladı… Ne var ki, hayat her yerde, her zaman insana eşit davranmıyor. Savaşlarda ölenler çoğunlukla yoksullardır. Çanakkale Savaşları’nda eğitimli, eğitimsiz çok sayıda insan ölüyor. Ölenlerin bir kısmı Galatasaray Lisesi öğrencisi... Hepsinin ayrı hikâyesi var. Genç yaşta öğrenciler. Lise’nin o zamanki adı Galatasaray Sultanisi. Sultani’de okuyanlar kimdi derseniz? Türk, Kürt, Ermeni, Yahudi; her milletten Osmanlı halkı…
Osmanlı için Türk’ün, Kürt’ten, Yahudi’den farkı yok. Osmanlı milliyetçilik üzerine kurulu bir imparatorluk değil.  Osmanlı, milliyetçilik hareketlerinin yaygınlaşmadığı yıllarda; yükselme döneminde, bütün inançlara, ırklara eşit mesafede duran bir imparatorluk. Tıpkı Roma İmparatorluğu gibi.  Osmanlılar, fethettikleri toprakları sömürge topraklar olarak değil, yurt olarak görüyorlar. Bir milleti, diğer milletten üstün görmüyorlar.
Ümmetçilik, Osmanlı’nın son yıllarında öne çıkıyor. Osmanlı aydınlarının bir kısmı Türkçülüğü savunuyor. Osmanlılın Türkçülük ideolojisiyle yeniden güçlü bir imparatorluk olabileceğini öne sürüyorlar. Yeni fikir arayışları, Avrupa’daki gelişmelerin etkisiyle oluyor. Osmanlı, geri kalmışlığına çare ararken olmadık fikirlere sarılıyor. Osmanlıyı kim yıktı dendiğinde, Emperyalist Avrupa yıktı denir. Yıkanın suçu vardır da yıkılanın suçu yok mudur?
Aynı yaklaşım bu günde devam ediyor. Bütün geri kalmış ülkelerin ortak düşmanı emperyalizm; kapitalizm, büyük sermaye… Zayıf olan ölmeye, güçlü olan öldürmeye hazır. Bu yanlış denklemin düzeltilmesi gerekiyor. Kimse kimsenin düşmanı değil, herkes birbirinin kardeşi, en azından iş ortağı olamaz mıydı? Elbette mümkündü ama yapmadılar.
Konuyu eğitime, oradan da Galatasaray Lisesi’ne getireceğim. Diyorlar ki, Galatasaray Lisesi gizli bir koridorla Fransız Konsolosluğu’na bağlıdır. İyi. Ne var bunda? Yeni bir anlaşmayla konu netleşti; Türk Fransız işbirliğiyle Galatasaray Üniversitesi kuruldu. Konusu eğitim olan ilişkilere her zaman iyidir, yapılması gerekir. Yeter ki yapılan eğitim yapıcı, insan hak ve özgürlüklerine saygılı olsun, laik ve bilimsel olsun.
Neden Galatasaray Lisesi’nin adında hep bir Fransız gölgesi düştü? Şaşılacak bir durum değil. Avrupa bilimde, sanatta, teknikte hızla yol alıyor. Osmanlı neden gelişemediğini düşünüyor. Hızla kalkınan Avrupa, özellikle Fransa Osmanlıya örnek oluyor. Aralarında eğitim işbirliğine gidiyorlar.
Dönemin tartışmalarına bakınca şunları görürüz: Bazı aydınlar Osmanlı’nın kalkınmasını Fransızca eğitimde görür.  Galatasaray Sultanisi’nde eğitimin Fransızca yapılmasına karar verilir.
O yılları anlamak için Hüseyin Rahmi’nin romanları oldukça önemli. Tarih kitabı gazete gibidir okur geçersin. Dönemin romanları tarihe farklı bir pencereden bakar. Tarih canlanır, ete, kemiğe bürünür. Roman, okuyanı, o dönemin içine sürükler, bir süre o dönemin insanlarıyla zaman tünelinde yaşatır. Osmanlılın o dönemini anlamak için Tanzimat Edebiyatını öğrenmekte yarar var.
Galatasaray Lisesi’nin eğitim dilinin Fransızca olması hata mıdır? Elbette her milletin eğitimini kendi dilinde yapması uygundur. Ama bazı okulların farklı dilde eğitim yapmasından da bu kadar korkmamak gerekir. Bu günkü eğitim anlayışımız Avrupa’daki gelişmelerin etkisi altında değil midir? Bilimsel eğitim anlayışı ilk Avrupa’da başlamış, Cumhuriyetle birlikte yapmamız gereken eğitimin bilimsel eğitim olduğuna karar verilmiştir. Neden bu gün halka din eğitimini dayatanlar, kendi çocuklarını Amerika’da ya da Avrupa’nın başka ülkelerinde okutuyor?
Osmanlı İmparatorluğu, bugünkü kültürümüzden farklı bir kültürdü. Osmanlı İmparatorluğu hiçbir zaman Türklüğü yüceltmemişti. Türk kanının ne kadar kudretli olduğunu yıllar sonra Atatürk söyleyecektir. “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” cümlesi ilk Atatürk’ün ağzından çıkar. Atatürk, yalnızca Fransız devriminden etkilenmez, birçok fikirlerden yararlanır. Kendine özgü bir düşünce geliştirir. Ey Türk Gençliği, derken şunu biliyor: Bu ülkeyi kuranlar yalnızca Türkler olmadı. Çanakkale’de ölen şehitler, Osmanlı’nın her milletten gelen evlatlarıydı.
Galatasaray Lisesi’nde okuyanların bir kısmı o günün şartlarında hain olmakla suçlanıyor. (Bu gün de değişmedi.)  Herkesin bir millet şemsiyesi altına sığınmaya çalıştığı yıllardan söz ediyoruz. Ermeni, Ermeni yanlısı olmuş, Yahudi Yahudi yanlısı olmuş… Bunda şaşılacak bir şey yok.  Türk, Türk’üm diyor, Kürt Kürd’üm diyor. Zamanında gerekli önlemler alınmadığı için Osmanlı çatırdamaya başlamış.. Ülkenin eğitim anlayışına hale medrese eğitim hâkim.
Çanakkale Savaşı Osmanlı İmparatorluğunun son savaşıdır. Önemli sayıda Galata Lisesi öğrencisi, mezunu bu savaşta ölür. Savaştan sonra işgaller başlar, Osmanlı Halkı parçalanır. Türklük bilinci gelişmemiş Osmanlı sırtını kime dayayarak yeni bir vatan kuracaktır?  Bu karma karışık ortamda ölenler olur, birbirini kesenler, diri diri gömenler olur.
Bu ölümlerin sorumlusu masonlardı diyenler var. Masonları kim yetiştirdi? Kim olacak tabiî ki Galatasaray Lisesi… Bütün sorunlardan, sorumluluklardan kaçmak için bir günah keçisi arandı: Günah keçisi Masonlar oldu. Galatasaray Lisesi’de bunlara yuva yapıldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder