Komşunun kedisi
Kartopu, bahçede bulduğu küçük bir fareyle oynuyor.
Video’da bir
konuşmacı anlatıyor:
“Türkleşmekten
ne anladığımız çok önemli... Osmanlı zamanında Galatasaray Lisesi her milletten
öğrenciye açıktı. Bu gün de öyle. Osmanlı çok kültürlü bir devlet. Galatasaray Lisesi
de çok kültürlü bir okul. Osmanlı’dan bu güne fazla bir şey değişmedi. Temel
aynı kaldı. Galatasaray Lisesi’nin çevresinde bir kültür mozaiği oluşmuş
durumda. Hiç bir lise bu kadar Osmanlı,
Türk, Fransız, İtalyan, Ermeni, Yahudi; kısaca çok uluslu değil. Her milletten
öğretmen, öğrenci bu liseye ruh verdi. Bu ruh Liseyi başka liselerden faklı
kıldı.”
Kartopu, fareyi
bıraktı. Yemeyeceğini biliyordum.
Videodaki
konuşmayı dinlemeye devam ediyorum.
“Başka ülkeler
tarafından açılan liselere, yabancı okullar diyebiliriz. Bunların bir kısmı
Osmanlı zamanında açıldı. Kurtuluş savaşı yıllarında kapatılmaları düşünüldü.
Lozan anlaşmasıyla kapatılmalarına izin verilmedi.
Hangi lisenin
tarihi 1480’li yıllara kadar uzanır. Tek örnek Galatasaray Lisesi’dir. Hiçbir
lisenin geçmişi Galatasaray Lisesi’nin geçmişi kadar eski değil. Denir ki,
Galatasaray Lisesi’nin de içinde olduğu, Robert Koleji gibi birçok okul Osmanlı’yı
parçalamak için açılmıştır. Avrupalılar eğitim yoluyla Osmanlıyı dağıtılmak
istenmiştir. Yabancı okulların yetiştirdiği Osmanlı aydınları sonunda Osmanlı
Ülkesi’nin parçalanmasına neden olmuştur.
Her devlet şunu
bilir: Güçlü olan devletler politikalarını uygularken öncelikli olarak kendi
çıkarlarını düşünür. Çıkar savaşında kimin ayakta kalıp kimin kalmayacağına
aldırmazlar. Eğitim yoluyla Osmanlı ülkesini yıkmak mümkünse o yolu da
denerler. Bu yol savaşmaktan, kan dökerek ele geçirmekten her açıdan daha
iyidir.
Düşünün… Şu anda o kadar çok ülke var ki Amerika’yı
yıkmak isteyen. Gelin Amerika’yı yıkalım, üstelik eğitim yoluyla yapalım bunu. Silahı bir tarafa bırakalım. Zaten yeterli
silahımız yok. Gidin Amerika’ya okul açın. Kolaysa gidin yapın bunu, bu
politikayı hayata geçirin. Bu satranç oyununda Amerika’yı yenmek mümkün müdür?
Osmanlı yenildiyse, sürekli yenenleri suçlamanın anlamı yok. Yenilgilerden hala
ders almamışsak bu bizim sorunumuzdur.
Galatasaray
Lisesi’nin statüsü yabancı okullardan farklı. Osmanlıyı yıkan şeyin yabancı okullar
olduğunu öne sürmek aşırı yorum olur. Bu okullar aydın yetiştirdi, Osmanlı
İmparatorluğu yıkıldı anlayışı basit bir yaklaşım. Osmanlı’nın yıkılışı,
Osmanlı’nın yetiştirdiği, askeri okullarda yetiştirdiği subaylar yoluyla oldu.
Atatürk Galata Lisesi mezunu değildi.
Güçlü devlet,
akıllı devlet, bilime, sanata, insan hak ve özgürlüklerine önem veren
devlettir. Osmanlı devleti bunu yapmıyordu. İkinci Abdülhamid bu günkü iktidar
gibi Osmanlı’yı dindarlaştırmak için çaba sarf ediyordu. Düşünmek, yazmak, sanatla
uğraşmak suçtu. Milliyetçilik yapmayan,
her ulusu bağrına bazen, herkesi vatandaşlık temelinde eşit tutan, bilimsel
eğitime önem veren ülkeler güçlü ülkelerdir. Özgür beyinlerin olduğu yerde hem
bilim, hem sanat gelişir. Bilimin geliştiği yerde zenginlik olur. Sanatın
geliştiği yerde incelik olur, kabalık barınamaz. Yasalar, insan hak ve
özgürlüklerine daha uygun hale getirilir. Kısaca güçlü bir devlet, bilimsel
eğitim veren okulların açılmasına öncülük eder, okul açmakla yıkılmaz.
Devletleri yıkan şey, bilim dışı, çağ dışı eğitime yönelmeleridir. Her çözümü
Allaha havale eden, demokrasiden, bilimden, sanattan uzaklaşan ülkelerin
gelişme şansı yoktur.”
Kedi, tekrar
bahçeye iddi. Fare baygın gibi. Belki de korkudan bayıldı. Bizimki kuyruğundan
tutmuş sürüklüyor.
Videodaki
konuşmacı anlatmaya devam ediyor.
“Tekrar
ediyorum… Osmanlı’nın yıkılmasında
Galatasaray Sultanisi’nin bir etkisi olmamıştır. Etkisi vardır diyen yabancı
düşmanlığı yapan, çok kültürlü yaşama alışkanlığını içselleştiremeyen,
demokrasi dışı, bağnaz, tutucu kimselerdir. Bilime, sanata önem vermeyen ülkeler
eninde sonunda yok olacaktır. Korkarım, Türkiye bu anlamda yeniden zor bir
döneme girdi. Sanatı, bilimi hiçe sayan bir iktidar iş başına geldi. Üniversiteler
suskun, bilim insanları ülke sorunları hakkında görüşlerini açıklamaktan
çekiliyor. Hukuk katledilirken bütün hukuk fakülteleri buna sessiz kalabiliyor.
Hukuk öğrencileri, öğretmenleriyle birlikte, halkı da yanlarına alarak eylem
düzenleyemiyor, demokratik tepkilerini ortaya koyamıyorlar. Sanatçılarla
hükümet kavga halinde… Bu tür kavgalarda her zaman kaybeden iktidarlar
olmuştur. Cahillerin en kötü tarafı cahil olduklarını bilmemeleridir. Bu hükümetle
Türkiye yokuş aşağı frensiz yuvarlanıyor. PKK sorununda demokratikleşme yolunu
değil, müzakere yolu tercih ediliyor. Türkiye’nin sorunu çağdaş demokrasi
sorunudur. Demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin en iyi şekilde korunduğu,
devletin tüm dinlere eşit mesafede durduğu, herkesin kendi kültüründe özgürce
yaşayabildiği ülkelerde terör örgütleri barınamaz. Türkiye’nin bunu görecek bir
başbakana ihtiyacı var. Başbakan Erdoğan’da Galatasaray Lisesi mezunu değil. O
yüzden padişah olmaya hevesleniyor. Din eğitimi alanların terörist
olmayacağından dem vuruyor. Ortadoğu’daki vahşeti görüyoruz. Sivas’ta onlarca
insanı diri diri yakanların çoğu İmam Hatip Lisesi mezunudur.
Galatasaray
Lisesi Mezunları ile İmam Hatip Lisesi Mezunlarını karşılaştıralım. Hangisi
aydın nesil yetiştiriyor. Türkiye’ye zarar verenler kimler iyi görelim. Yalnız
Türkiye’ye değil, bu insanlar tüm dünyaya zarar veriyor.
Türkiye nasıl
kurtulur diye sorarsanız şunu söylemek isterim: Türkiye’nin nasıl kurtulacağı
biliniyor. Türk halka bunun farkında. Ağzından
Allah adını düşürmeyenler, din sömürüsü ile iktidara gelenler Amerika’nın uşağı
oldu. Her şey açık değil mi? Türkiye’yi, Ortadoğu’yu kasıp kavuranlar, ülkelerine
demokrasiyi çok gören aşiret reisleridir. Ya da aşiret reisi gibi davranan
parti başkanlarıdır. Bu reisler Amerika ile işbirliği halinde. Galatasaray
Lisesi hiçbir zaman işbirlikçi yetiştirmez. Lisenin temel görevi, fikri hür,
vicdanı hür nesiller yetiştirmektir.”
Kedi, fareyi
bıraktı. Akşam güneşi batmak üzere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder